Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı ve Enerji Bir-Sen Genel Başkanı Hacı Bayram Tonbul 6. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmeleri ve Memur-Sen’in talepleri hakkında açıklamalar yapmak üzere TV5 televizyon kanalında Sadettin İnan’ın hazırlayıp sunduğu “Emek ve Tarım” programına canlı yayın konuğu olarak katıldı.

14 Temmuz’a kadar taleplerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına teslim edilmesi gerektiğine dikkat çeken Tonbul Memur-Sen ve bağlı sendikaların Toplu Sözleşme çalışmalarını tamamlamak üzere yoğunlaştırdığını ifade etti.

AÇIKLANAN ENFLASYONLA SOKAKTAKİ ENFLASYON UYUŞMUYOR

2012’den bu yana oluşan Toplu Sözleşme temayülleri ve kültürüne ters düşen bir tutumla karşılaştığımız 4. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerde Kamu İşveren Heyeti tekliflerimizi aşırı olarak nitelendirmiş, 2019 yılı için yıl sonu enflasyon tahminlerinin %5 olacağını ve %3+3’ün memurlar için gelir artışı olacağını ifade etmiştir. 2019 yıl sonunda enflasyon %11,84’e ulaşarak memurlar için kümülatif kayıp oluşturmuştur. Biz Memur-Sen olarak taleplerimizi ülke gerçeklerini doğru okuyarak, hakkaniyet çerçevesinde oluşturduğumuzu her zaman ifade ettik. Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK), Merkez Bankasının yıl sonu enflasyon tahminleri gerçek enflasyon sonuçlarına ulaşmakta yetersiz kalmakta, enflasyonun yüzdelik zammı geçtiği aydan itibaren memurun maaşını eritmektedir. Enflasyon artış miktarı üzerinden verilen bir ücret artışı asla zam değildir. Bu ancak ve ancak paranın alım gücünün kısmen de olsa korunmaya çalışılmasıdır. İlk altı ayda maaşımız %8,45 erimiş, düşen alım gücümüzü korumak için maaşlara %8,45 ekleniyor. Çarşıda pazarda yüzleşmek zorunda kaldığımız gerçek enflasyonu da bir kenara bırakarak açıklanan enflasyon üzerinde gidersek, basit bir durum analiziyle; Alım gücümüz arttı mı? Refah seviyemizde bir değişim oldu mu? Cevap hayır ise verilene biz nasıl zam diyebiliriz?

Kamu İş Veren Heyetinin ‘Maaşları enflasyona ezdirmedik’ söyleminin artık çalışan kesiminde karşılık bulamıdığını söyleyen Tonbul “Bunu da biz şuna bağlıyoruz; vatandaş sokakta TÜİK’in enflasyonuyla değil ekonominin gerçek enflasyonuyla karşı karşıya kalıyor. Kamu İş Veren Heyeti masaya gelmeden önce çarşı Pazar gezmeli, sokaktaki tansiyonu ölçmeli, gerçekçi, karşılık bulabilecek teklifler sunmalıdır” dedi.

REFAH PAYI TALEBİMİZDE ISRARCIYIZ

Refah payı taleplerinde ısrarcı olduklarını vurgulayan Tonbul “Türkiye büyüyor, pandeminin ağır ekonomik şartları altında bile devletin her kademesindeki makamlar önümüzdeki 6 aylık süreçte Türkiye ekonomisinin büyüyeceğini ifade ettiği bir zeminde bu büyüme üretimden emekten kaynaklı bir büyüme ise bu niye memurlara yansımıyor?” şeklinde konuştu.

ÖNEMLİ KARARLAR ALINIRKEN PAYDAŞLARLA GÖRÜŞÜLMELİ

KİT Reformu ilk kez kamuoyuna duyurulduğunda paydaşlarla görüşüldüğünün ifade edildiğini fakat en çok KİT’e sahip hizmet kolunda faaliyet yürütmelerine rağmen kendileriyle herhangi bir görüşmenin yapılmadığını ifade eden Tonbul “Makine ve Kimya Endüstrisi kurumunun yaşadığı sürecin hemen arkasından TEİAŞ’ın özelleştirilme kapsamına alındığı herkes Resmi Gazete’den öğrendi. Ne kurumdan ne başka bir yerden net bir bilgi sahibi olan yok. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 4046 sayılı Kanunun 17. ve 22. Maddelerine istinaden bir açıklama yaparak özelleştirme kapsamı boyunca kurumun ve personelinin mevcut statüsüyle devam edeceğini duyurdu. Evet bugün bir şey yok ama bu belirsizlik kurum personeli başta olmak üzere herkesi tedirgin ediyor. “Paydaşlarla görüştük” ifadesindeki paydaşların tam olarak kim olduğu kamuoyunda merak konusu. Şeffaflık ve sürecin sağlıklı bir şekilde işlemesi adına bu tip kararlar alınmadan önce gerçek paydaşlarla görüşülerek ortak akıl çerçevesinde hareket edilmeli” dedi.

“Biz yaptık oldu söylemi eski Türkiye’nin retoriğidir” diyen Genel Başkan Tonbul “Biz yaptık oldu’yla olmuyor artık. Dünya küçüldü, küresel bir köy haline geldi, cep telefonlarımızın içine girdi. Bugün kabul etseniz de etmeseniz de sosyal medya diye bir gerçek, bir güç var. İnsanları bir şekilde ikna etmek, taleplerini gerçekleştirmenin bir yolunu bulmak lazım. Çatışarak, yok sayarak, ayrıştırarak değil, görerek, dinleyerek, anlayarak ortak paydada buluşmak gerek” dedi.

EN DÜŞÜK DEVLET MEMURU MAAŞI 5 BİN TL’NİN ALTINDA OLMAMALI

Memur-Sen’in seyyanen zam talebini hatırlatan Tonbul “Haziran ayı enflasyon rakamlarının açıklandığı gün Ulus Meydanında gerçekleştirdiğimiz basın açıklamasında Konfederasyon Genel Başkanımız Sn. Ali Yalçının da ifade ettiği gibi en düşük devlet memuru aylığının %10’u kadar yani 400TL’lik bir seyyanen zam talep ediyoruz. Bununla birlikte en düşük devlet memuru maaşının 2021 Türkiye’sinde net 5 Bin TL’nin altında olmaması gerekiyor. Devlet memuru olmanın itibarı, saygınlığı, geçim sıkıntısının gölgesinde eriyip gitmemeli” ifadelerini kullandı.

400 BİN SÖZLEŞMELİ PERSONEL KADROYA GEÇİRİLMELİ

Sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesinin Memur-Sen için önemli bir konu olduğunu ifaden eden Tonbul “Devlette personel statüsünde bütünlük olmalı, memur ve işçi istihdam şekilleri sözleşme ve kadro türleriyle çeşitlendirilmemeli. İstisnai bölgelerde kamu hizmetlerinin sürekliliğini korumak adına başlayan sözleşmeli personel istihdam modeli bugün baktığımızda Türkiye Büyük Millet Meclisinde dahi uygulanır durumdadır. Bugün Meclis’te personel tutmakta güçlük mü çekiliyor ki 4/B sözleşmeli istihdam modeli uygulanıyor? Bakıyoruz sözleşmelilerin bile kendi içinnde farklı türleri birbirinden ayrışıyor. Kamuda istihdam sorunu kadrolu istihdam modelinin benimsenmesiyle çözülebilir. Biz Memur-Sen olarak 400 bin sözleşmeli personelimizin kadroya geçirilmesini ve özlük hakları noktasında uygulama birliğinin sağlanmasını istiyoruz” dedi.

3600 EK GÖSTERGE HERKESİ KAPSAMALI

3600 Ek Göstergenin önceki seçimden kalan bir vaat olduğunu ifade eden Tonbul “3600 Ek Göstergeyi bekleyen çok sayıda memur var, umuyoruz ki bu konu bir sonraki seçime kalmadan, yalnızca bazı meslek gruplarıyla sınırlandırılmadan kapsayıcı bir şekilde tüm devlet memurlarına uygulanır. Özellikle emeklilerimizin gelir seviyelerinin düşük olması, mevcut personelin emekliliğe ayrılmak istemeyişinin en önemli sebeplerinden biri. Emeklilikte faydasının daha çok olacağı gösterge rakamının yükseltilmesi emeklilik sonrası gelir kaybını da dengeleyecektir. Bununla beraber, aile yardımı kapsamında çalışmayan eşler için yapılan yardımın günümüz şartlarına uygun şekilde güncellenmesi ve bundan emeklilerin de faydalandırılması lazım. Nitekim insanlar işlerinden emekli olup ayrılıyor olabilirler ancak aileleri ömür boyu yanlarında. Emekli olunca aile yardımının kesilmesi bu açından baktığımızda anlamsız kalıyor” şeklinde konuştu.